“Bir gün bir fotoğraf sanatçısı pencereden bakınca önünde bir roman başlar” demişti. Bence hayatın yapılmış en güzel tanımlarından biriydi.
Üzücü olan hayatı bu şekilde yorumlamaya açık çok az insanla paylaşıyoruz bu
coğrafyayı. Sosyal medya bize bu konuda iyi bir istatistik sunuyor.
Gündeme gelen haberlere ve bu haberlere yapılan yorumlara bakmak genel bir tablo çizmek için yeterli oluyor. Bir de her sabah ekrana çıkan medya maymunları var tabii. Sözde kendilerini her şeyin uzmanı olarak gören bu kimlikler, hayata baktıkları at gözlükleriyle diğer kişilerin kendilerini ifade edişlerini, ilişkilerini, evliliklerini, ebeveynliklerini, yaşama biçimlerini değerlendirme görevi yürütüyorlar.
Her konuda fikirleri olan ama asla bilgileri olmayan; herkes onları sevsin, alkışlasın diye sözde toplumsal normlara göz kırparak konuşan ve alkış almak, bulundukları yeri ellerinde tutmak adına her türlü tavizi vermeye hazır bir grup insan, her gün ekranda kendilerini eğliyorlar. Son günlerde kadın sanatçıların kıyafetleri üzerinden ülkede (aslında yıllardır
yapılan ve şiddeti her geçen gün artan) ataerkil sistemin dayattığı bir zihniyet
kol geziyor. Ataerkil zihniyet ne demek hadi bir bakalım:
“Erkek otoritesine dayanan bir tür toplumsal örgütlenme düzeni. Bu düzenin
temelini erkeğin üstünlüğü fikri oluşturur; soy erkekler tarafından belirlenir,
hakimiyet erkeklerindir. Bu toplumlarda erkeklere kadınlardan daha çok saygı
gösterilir. Bu erkek üstünlüğü ilkesi etrafında, toplumun kültürü, adetleri, inancı
ve mitolojisi, anaerkil düzenli toplumunkinden farklı bir biçim oluşturur.”
(Wikipedia)
Sadece şu tanıma bile bakıp hala daha bir şeyleri sorgulamıyorsak; kendimizi
var etme yolculuğumuzdan çoktan vazgeçmiş, sistemin kölesi olmuş, bir kimliği
ve duruşu olmayan insanlar olarak şu hayatta zamanımızın dolmasını bekliyoruz
demektir. Bu kadar açık ve net! Ülkemizdeki tüm kadınlar ataerkil sistemin
ortaya çıkardığı ve o düzenin normlarıyla şekil almış namus kavramıyla sürekli
etiketleniyor. Bunu hala görmüyor muyuz? Frida ne de güzel demiş vakityle:
“Ahlak, namus deyince sadece kadından konuşan herkes ahlaksız ve
namussuzdur.” ve Nietzsche de ne güzel eklemiş: “Kim namus ve ahlak
şövalyeliği yapıyorsa bilin ki en namussuzu odur!”
Biyolojik cinsiyet ve toplumsal cinsiyet kavramları üzerinden insanlara biçilen
roller ve insanların o rolleri sorgusuz, sualsiz kabulü açık bir zihne sahip olmanın
önünü kapatıyor. Ön yargılar, inanç kalıpları ve el alem ne der baskısı tüm
gerçek duygu ve düşüncelerimizin önüne geçiyor. Ve bu her geçen gün büyüyor,
katlanıyor ve bir gün bir bakıyorsunuz ki; insanlara sırf sizinle aynı yolda
yürümüyorlar diye yoldan çıkmış insan muamelesi yapmaya başlamışsınız.
Zaten ülkedeki en temel problemlerden biri bu!
İnsanlar sırf bizimle aynı yolda yürümüyorlar diye yoldan çıkmış sayılmazlar.
Tek yapmamız gereken farklılıklara saygı duyup, kendi yolumuzda ilerlemek!
Sen kendi değer yargılarınla kendi yolunu çizseydin eğer yani bir değer duygun
oluşmuş olsaydı şayet, başkalarının hayatlarını yargılamaman gerektiğini de
zaten çoktan öğrenmiş olurdun ama sen kendi seçtiğin yolu değil, sana
öğretilenleri yaşadığın ve bunun farkında olmadığın için taşıdığın öfkeyi, kendin
olamama cesaretini, senin yapamadığını yapan kişilerden nefret olgusuyla
çıkarmaya çalışıyorsun.
Konuşmamız ve tartışmamız gereken o kadar çok kavram var ki; biyolojik
cinsiyet ve toplumsal cinsiyetten başlayıp, ahlak/namus/kültür ilişkisine kadar
giden ve her birini ders niteliğinde bu ülkenin her bir ferdine öğretmemiz
gereken bir süreçteyiz. Ama biz hala bayan/kadın tartışmasından öteye bile
geçemiyoruz. Neyse ki ülkemin güzel ve güçlü kadınları var.
Geri adım atmayan, kendi olmaktan vazgeçmeyen, üreten ve ürettikleriyle
değer katan kadınlar.
Demem o ki bugün yepyeni bir pencere açın hayata.
Kalbinizi, beyninizi, ruhunuzu size ait olmayan tüm duygu ve düşüncelerden
arındırın. Aklınızın, kalbinizin ve ruhunuzun bir bütün olduğunu hissettiğiniz ve
sizi mutlu eden bütün güzel enerjilere yer açın.
Hayatın şahane renkliliğini partner edinin kendinize ve onunla tam da bugün
dans edin.
Gökhan Dumanlı
Comments