Hayat akıp giderken her türlü duyguyla sarmaş dolaş oluyoruz.
Acısı da tatlısı da sızısı da mutluluğu da ne şahane!
Değişiyoruz, dönüşüyoruz, başkalaşıyoruz...
“Meğer maviymiş gökyüzü
Elbette içerde inceden bir sızı...” diyor ya Sezen Aksu bir bestesinde işte tam olarak öyle...
Ama bakmakla görmenin aynı şey olmadığını anladığında başlıyor asıl hikayen...
Hissetmek istediğin duyguyu seçebildiğini anladığında,
Korkularının senin beyninde büyüttüğün kadar olmadığını farkettiğinde,
Başlamak için mükemmel olman gerekmediğini öğrendiğinde,
Bağlanmanın, vazgeçememenin temelinde hep kötü bile olsa elindekini somut olarak görebilmen ve daha iyinin/güzelin o sırada düşünsel boyutta olmasından kaynaklandığını bildiğinde,
Aslında yazarın da söylediği gibi;
“...hem ağacın hem de insanın ve aslında tüm canlıların yaradılışlarında artık gerekmeyeni bırakmak vardır...” deyişini idrak ettiğinde...
İşte o gerekmeyenler her neyse/kimse bıraktığınızda yeni bir yaşam penceresi açılıyor önünüzde!
Yazmak, yaşamak, almancamı ilerletmek, eğitim ve seminerlerimi burada da anlatmak için geldim Köln’e...
Her şey yolunda gidiyor.
Yakında güzel duyuruları paylaşacağım.
Gittiğim her yerde illa ki kitap, çiçek, bisiklet yaşadığım yerin üç bileşeni oluyor. Fazladan hiçbir şey aramıyorum.
Arkamda gördükleriniz evimin hem dekoru hem ihtiyacım olanlar...
Hayat keşfedilecek şeylerle dolu ve ben geri kalan her şeyi hayatın içinden seçip alıp koyuyorum heybeme...
Zarafetle, bilgece yaş almanın da ancak böyle mümkün olacağını anlatıyorum tüm seminerlerimde...
Bir yerlerde karşılaşmak temenisiyle...
Comments