Geçtiğimiz hafta bir anda karar verip güneyde nereye gideceğimi bilmeden yollara düştüm. Geçen yaz da Almanya’da bunu yapmış, trenle küçük şehirlerini gezmiştim. Bütün o şehirleri gezerken de satırlarca yazı yazmış, sayfalarca kitap okumuştum.
Önce Bodrum’a geldim, Gürece köyünü gezdim, semt kahvehanesinde çay içip Ayşe Arman’la kısa bir sohbet edip tam yola koyulacakken Turgutreis’deyiz biz diyen @ezgieyubogluu nun telefonuyla kendimi orada buldum.
Dostumla şahane sohbetlerle dolu bir akşamdan sonra Muğla’ya doğru yola çıktım. Küçük dolmuşlar gidiyor böyle şehiriçi ulaşıma. Şoför yanını kollayıp, bütün yolu izleyerek Muğla’ya varınca da bir çay bahçesine oturup epeydir heyecanla yazımını sürdürdüğüm bir filmin senaryosu için bir şeyler karaladım.
O sırada yollardaki hikayelerimi gören canım dostum @sunakokhan aradı, Kaş’tayım dedi, Kaş’a bir türlü gitmek kısmet olmamıştı. “Tamam” dedim ama yol uzundu. Önce Fethiye’ye gidecek oradan da Kaş’a geçecektim. Şahane geldi kulağa.
Hem nasıldı o söz; “Yaşanacak bir yaşam var. Binilecek bisikletler var, yürünecek yollar ve tadına varılacak gün batımları”
O zaman hakkını vermek lazımdı.
İlk araçla Fethiye’ye vardım. Yine şoför yanı yine dolmuş; yüzde maske, kalpte özlenenler, ruhta hayatın olasılıklarına açık olmanın heyecanı...
Fethiye’de indiğim an Kaş’a son otobüs 10 dk. dediler ve 3 saatlik bir yolculukla Kaş’a vardım.
Ve şimdi dostlarla kurulu bir masada son akşam yemeğiyle yarın Antalya’ya doğru yola çıkacağım.
Kimler var, neler bekliyor beni bilmiyorum.
Kulağımda yine Candan Erçetin’in “Anlatma Sakın” şarkısı yine o sözler;
...Ben açık denizdeyim
Deniz bu belli olmaz
Huyunu seveyim...
Comments